11.02.2011

Biraz da pazarcı mantığı


farkettim ki yazmıyorum uzun zamandır nedenini de biliyorum lakin.. çok yorucu olmaya başladı benim için bu iş olayları arkadaş sanki, ne bileyim kanım çekilmiş gibi her gece eve gelmeler yorgunluktan aklıma yazabileceğim hiç bir şey gelmemesi, elimi bilgisayara her attığımda vazgeçmeler, yazmak zorundaymışım gibi hissetmeler ama yazmamam gerekiyormuş gibi bağlamalar bu hisleri. aslına bakarsan yazacak bir şey bulamamalar da cabası üstüne üstlük:( yorgunluk yüzünden,stres yüzünden bazen açlıktan bazen ne bileyim günün yeterince-başarılı- iyi geçmemesinden... fakat yazmak rahatlatıyor gerçekten ne yazacağını bilmeden bilgisayarın tuşlarına basmak, hele ki bilgisayarı kucağına alarak tv nin sesini kısarak arada acaba neler yazdım diyerek geçmişi okumaya çalışarak, bazen tatlı geçen günlerin hatırına yazılması gerektiğine inanarak, bazende sadece yazmak.. bugun sanırım sadece yazmak istedim bir şeyler olsun bu duvarda diye yazmak istedim. ha bir de şu var ki yazmaya başladığında konudan tamamen sapabiliyorum o yüzden şimdiden özür dilerim çünkü bende bilmiyorum ne ile başladığımı ki ne ile bağlayıp bitirmeliyim:)
yorucuymuş hayatta başarmak için bazı şeylerin peşinden koşmak, benim olsun diye kovalamak, elden kaybetmemek için muhafaza etmeye çabalamak....
koşulmalı ama tatlı adımlarla belkide yormadan demi, sıkılmadan, yılmadan..
sanırım ben başladım arkadaş koşmaya hemde ne zamandan beri biliyor musun?
askerden gelmeden önce başlamış bende öyle yeni değil yani:)
küçüklükten hemde çok küçüklükten:)
daha böyle 8-10 yaşlarındayken anladım ben bunu:)
hatırlıyorum elimde bir tane askılı tepsi pazar da koştururdum ben hemde onca kalabalığa rağmen içinde ki çayları, limonataları dökmeden sağdan sola soldan sağa saga:)
ha bir de ben bunları her hatırladığımda gülerim kendime ama tatlı tebessüm derler ya işte aynen öyle neden biliyor musun?
çalışıyordum ben ya, kendi paramı kendim kazanıp kendim harcıyordum:)
bilir misiniz ki siz ne kadar keyiflidir o parayı harcamak, bilir misiniz?
ben bilirim gerçekten hem çok keyiflidir hemde çok keyifsiz:)
sonra yeniden kazanmaya çalışması yorar çünkü insanı...
ben harcadım ve kazandım...
bak aklıma ne geldi ben o çay tepsisi ile-içi çay ve limonata dolu- kimseye çarpmadan ordan orayı koşturur ve hangi tezgaha ne verdim bilirdim..
nasıl?
dur anlatayım:)
şimdi çay ve limonata ya da ayran ne bileyim bazen gazoz işte ki gazoz şişe ile verirdik bir de zaten onu herkes içmezdi öle
pazarcının özel müşterisi olacaksın bir kere...
ben olamadım o kadar pazarcı tanımama rağmen:(
neyse bunların yani pazarcıların pazar direkleri vardır bilirsin onları hani şu üstlerine güneş, yağmur, kar gibi doğa harikası olayların yağmasını-gelmesini- önleyen branda gerilen direkler:)
işte o direkler tahtadır bizim pazarlarımızda yani eskiden tahtaydı şimdi de pazarın tadı tuzu kalmamış da neyse:(
işte o direklerin üzerine ben çizgi çekerdim kim ne içiyorsa onun boyutuna göre çizgi çekerdim:)
sanma ki bende küçük bir not defteri kaç numaralı pazarcı ne içmiş:)
çizgi çekerdim boyutlarına göre..
en uzun çizgi gazoz en kısası tabi ki çay ne bekliyorsun ki küçücük bir çocuktan:)
ama işe yarardı bu bütün paramı akşam toplardım herbirinden kuruşu kuruşuna
yalnız hala taktir ederim akşama kadar çalışıp çay gazoz içenler benim duvarlarıma çizmiş oldukları çizgileri silmez saklamazlardı:)

Ben her halde yeni bir çizgi çektim askerden gelen Cem in üzerine silmemek üzre...
biraz pazarcı mantığı mı var bende acaba ne dersin?

o eski halleri eski yaşam tarzını aramamaya, 5 birayla sarhoş olmamaya, gittiğim yerde arkadaşlarımın dışında da eğlenmeye çalışmaya, doyumsuz olmamaya:)

iyisi de buymuş ama bu hayatta yapmadığım şey kalmadı ama iyisi de buymuş be:)

yaşlandım mı yoksa ağırlaştım mı?