24.09.2014

İçten gelen-28

Bazen, debelendikçe, hayat bizi istemediğimiz bir şekilde-bataklık misali- içine çekmeye devam edebilir. Sorun analizi yapmaya başladığımız zaman, gözümüzün önündeki lüzumsuzları göremeyiz. Bazen.  Bazen, çözüm sürecinin uzaması gerekirken, bazen kısa tutulması gerekebilir. O gün, herşeyi yapmaya çalışmış olabilirsiniz, belkide hiçbirşey yapmadığınızı düşünenlere inat. Yorgunluk, bazen, hayatınızın en önemli duygusunu içinizde barındırdığımızı hissettirebilirken, bazen de güzel bir uykunun başlayacağının sevimli habercisi olabilir. Unutmamak gerekiyor sanırım. Hayatın sizi nereden tutup, nasıl bir yere götüreceğini. Kışın gelişini kutlayanlar sadece yağmurlar değilken, yazın gelişini kutlayan da sadece güneş değildir. Bazen. Bazen. Bazen. Bazen.

22.06.2014

sen gittin ve herkes ölmeye başladı

sen  gittin ve herkes ölmeye başladı.

yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizişi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin: hala soğuk biralar oluyor ve bazen güzel kızlar. yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulamam gibi olmuyor, o kalibrede sevda görmedim. öptüm ama içime çekmedim.

sen gittin ve herkes ölmeye başladı.


şimdi dilediğim sayfadan başlayabileceğim bir kitap öner bana. başsız ortasız vesonsuz bir hikaye öner. bir üstat öner bana, dergi kurmuş olmasın. ne çok utandık mazideki yaralardan ve her adımdan ele geçirilme korkusundan. ismet özel mi metin altıok mu, yoksa hiç mi ortak arkadaşımız kalmadı?


sen gittin ve herkes ölmeye başladı.


elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. bir arabanın farlarına kilitlenip kalmış sincaplar bilir. suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. matkapla göğsünün ortasında açılmış bir pencere düşün. perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. eskisi gibi acısımıyor ve de asıl bu acıtıyor.

sen gittin ve herkes ölmeye başladı.

love story tadında başlayan bir filmi potemkin zırhlısına çevirmeye ne hakkım var. çok şükür yaşıyoruz, çok şükür yazıyoruz diyorum; ama niye anlatıyorum bunları? belleğin unutuşa karşı mücadelesi mi sadece. ne münasebet, bu benim sekronize yalnızlığım.

sen gittin be herkes ölmeye başladı.

birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. sonra yeşil ödü benim için. sonra kahverengi. sonra ilk öpüştüğümüz yeri kalbimden bıçakladılar. on iki yıl geçti, susmak ne kısaymış. sen 'böyle ne güzel sonsuza kadar susalım' diyorsun. sonsuzluk bir gün herkesle konuşur sevgilim, bunu da biliyorsun.

sen gittin ve herkes ölmeye başladı.

19.05.2014

İçten Gelen-27

İnce bir tahtadan yapmış olduğum köprüden, diğer binaya geçmek için adım attığında, çatıdan otomatik bir silah ile sıkılan onlarca mermi köprünü kırıp parçalarsa, düşmemek için can havliyle geri atlarsın ya; işte öyle atlamıştım evimin camından içeri. yukarıda ki hayali arkadaştan kaçmak mı daha mantıklıydı yoksa yüzleşmek mi diye düşünürken çalan kapının sesiyle irkilmem, köşeden koşar adım döndüğünde burun buruna çarpışmamak için yaşadığım irkilmenin aynısıydı. yaşlılık belirtisinin boy gösterdiği bu vücutta, aşağı yukarı geçirdiğim 30 yılın neticesinde öğrendiğim en önemli şey; ne olursa olsun anı yaşamanın tadından hiçbir zaman vazgeçme iken, yapamamışım bu zamana kadar ki üzüldüm.

13.05.2014

İçten Gelen-26

Sakin adımlarla koşturmaya başladım daha 7 yaşlarındayken. Babam kabzımal, annem ev hanımı. gururla söylerdi hemde ev hanımı olduğunu. Anlamazdım ki babamın getirdiği para ile bu kadar hava atmasını. Ama sesimi çıkarmazdım. Çıkaramazdım. Öğretmişti çünkü bir keresinde sesimi çıkarmamam gerektiğini. Misafir çocuklarıyla evin çocuk odasında misket oynarken sormuştum Vedat'a, annen ne iş yapıyor diye. ' ev hanımı' demişti. Ben de zekiliğimle onu ezeceğim ya aklım sıra, desene babanın altından 5 kuruşa sabah akşam çalışmak zorunda. Bizim evin salonuyla çocuk odası arasında ki mesafe; benim kafamla ayaklarım arasında ki mesafeden biraz daha fazlaca olunca, annem ile de Nuran teyze, mutfaktan çay kek şenliğini salona taşımak isteyince, al sana curcuna. Ağlayan Vedat'ın sesini duyan annem ve Nuran teyze, türk filmlerindeki polislerden daha çabuk yetiştiler yanımıza. 'yine naptın' sorusuna verebileceğim tek cevap, annesinin 5 kuruş için babasına vermek zorunda olduğu gerçeğini Vedat'a öğrettim demektense,- Nuran teyzenin meraklı bekleyişini uzatmamak gerektiğinin bilincinde- yok anne vallaha birşey yapmadım, senin annen de mi ev hanımı diye sordum demekle yetinmem, ikiyüzlü bir pezevenk olacağım gerçeğinin 7 yaşında suratıma okkalı bir yumruk gibi inmesini sağladı.

Ergenliğime mahallediki kızları parmaklamaya çalışarak girmeye başladığımı hatırladığım gün, babamın silahıyla intahar etmeye çalışmam; aşırı duygusal olduğum izlenimi yarattığım anneme, babamım, 'hanım bu yaştaki çocuğa pedegog ne yapsın, ver bunu benim yanıma da adam edeyim' sözlerini duymam ve silkimmemle aynı ana tekabül etmekte.

İyi bir üniversite eğitimi almamama rağmen, iyi yerlerde olduğumu, talihin cilveli bir oyunu gibi varsayan Vedat, an itibariyle 5 kuruşluk ev hanımı olan annesinin dizinin dibinde bekleyerek, kıskançlık naraları atarak ve de 5 kuruşun 3 kuruşunu annesinden dilenerek geçirmekte ki, bu, aslına bakarsanız annesinin Vedat'ı kucaktan indirmemesinden kaynaklanıyormuş. Bakınız annem bir konuşmasında ' Vedat'ta koca çocuk oldu bir iş bulamadı Naci. Acaba yanına mı alsan' kelimesinde gizli.  Naci ki kendisi babam olur, özenmişimdir her zaman yapılan ortalara gelişine vuruşunu, 'siktirsin sümsük bebe, adam olsun da 3 kuruşa annesine avuç açmasın'. İlk defa o vakit evin içinde bağırmıştım vurdu ve gol oldu diye.


İçten gelen-25

Biz her zaman baba ve oğul olacağız. Yağmur çamur demeden. Toz toprak demeden. Kuru ıslak demeden. Sisli karlı demeden. İyi kötü demeden. Geçmişin her daim içimizde bir yerlerde olduğunu bilerek, her zaman, hiçbir zaman demeden. Geleceğimiz ya da geçmişimiz olmadan. Her ölümle birlikte bir doğum olduğunu var saydığımız bu dünyada, biz her zaman baba ve oğul olacağız. Özlemlerle dolu her anı, kötüsü de dahil olmak üzere hatırlamanın vermiş olduğu söze binayen bileceğiz ki, biz her zaman baba ve oğul olacağız. Yanlışı ve doğrusunu kıyaslamanın gerek kalmayacağı bir dünyanın hayalinde, her zaman yan yana olacağız. Hatırlamanın adetten olmadığı, tebessümlerin belli günlere kalmadığı, tokalaşmanın ardından kucaklaşmanın keyfinin sürüldüğü zamanlar; biz her zaman baba ve oğul olacağız.
Gidişinin her anını yüreğimin en derin yerlerinde hissettiğim gün 5 mayıs. Üzgünüm.  hergün. Heran.