11.08.2015

İçten Gelen-34

Yalnız çocukların en mutlu olduğu yerdir ateri salonları. Komba çekerken mutlu olurlar o çocuklar ya da bir bölüm geçtiklerinde ilerlemeli bir oyunda. Ya da ateri oynayanın arkadaşının cebinde parası olmadığı halde, o gün, o oyunu oynayamayacağını bilmesine rağmen mutlu olur o çocuklar. Yalnız çocuklar her zaman mutlu olamazlar. Bilirsin. Hani sen de yalnız kalmışsındır zaman zaman.
Zaman zaman, yalnızlığına sövmüşsündür. Hani, hani olur ya, Kalabalığın içinde omuz vura vura karşılıklı yürümeye çalışırken yalnız hissedersin ya. Öyle işte.
Yalnızlık; bilmem kaç milyar olan bu Dünya'da, kimsesiz olmak değildir. Yalnızlık; başın sıkıştığında arayabileceğin bilmem kaç tane arkadaşının olması değildir. Bilirsin. 'Bana buradan yalnızlığın ne demek olduğunu anlatmaya çalışmaktır yalnızlık' dediğini duyar gibiyim. Haklı olabilirsin. Ne kadar haksız olduğunu bilmene rağmen. Yalnız olduğumu Düşünebilirsin. Düşünmek, hissettiklerimi anladığın anlamını bana nasıl hissettirmiyor. Yıllar önce, çok çok küçük bir çocukken hissetmiştik ilk defa karşılıklı olarak. Neyi hissettiğimizi bile bilmeden hissetmiştik belkide. Belli ki, öyleydi.
Belli ki, yalnızlığın vermiş olduğu Saçma özgüven alıp başını gitmişti biz çocukken. Biz çocukken, özgüven vardı. Anne-babadan dayak yerken kaybettiğimiz bir özgüven vardı. Ateri salonlarında ya da devasa kaydıraklarken kayarken delicesine olan özgüven. Özgüven, her zaman içinizde patlarcasına olması gereken o özgüven. Olmadık yerde başımızı derde sokan, olmadık yerde de hey maşallah dedirten özgüven. Olsa da olur olmasa da dediğini duyar gibi olduğum özgüven. Ne özgüvenmiş anlata anlata biteremedi dediğin özgüven.