19.05.2014

İçten Gelen-27

İnce bir tahtadan yapmış olduğum köprüden, diğer binaya geçmek için adım attığında, çatıdan otomatik bir silah ile sıkılan onlarca mermi köprünü kırıp parçalarsa, düşmemek için can havliyle geri atlarsın ya; işte öyle atlamıştım evimin camından içeri. yukarıda ki hayali arkadaştan kaçmak mı daha mantıklıydı yoksa yüzleşmek mi diye düşünürken çalan kapının sesiyle irkilmem, köşeden koşar adım döndüğünde burun buruna çarpışmamak için yaşadığım irkilmenin aynısıydı. yaşlılık belirtisinin boy gösterdiği bu vücutta, aşağı yukarı geçirdiğim 30 yılın neticesinde öğrendiğim en önemli şey; ne olursa olsun anı yaşamanın tadından hiçbir zaman vazgeçme iken, yapamamışım bu zamana kadar ki üzüldüm.

13.05.2014

İçten Gelen-26

Sakin adımlarla koşturmaya başladım daha 7 yaşlarındayken. Babam kabzımal, annem ev hanımı. gururla söylerdi hemde ev hanımı olduğunu. Anlamazdım ki babamın getirdiği para ile bu kadar hava atmasını. Ama sesimi çıkarmazdım. Çıkaramazdım. Öğretmişti çünkü bir keresinde sesimi çıkarmamam gerektiğini. Misafir çocuklarıyla evin çocuk odasında misket oynarken sormuştum Vedat'a, annen ne iş yapıyor diye. ' ev hanımı' demişti. Ben de zekiliğimle onu ezeceğim ya aklım sıra, desene babanın altından 5 kuruşa sabah akşam çalışmak zorunda. Bizim evin salonuyla çocuk odası arasında ki mesafe; benim kafamla ayaklarım arasında ki mesafeden biraz daha fazlaca olunca, annem ile de Nuran teyze, mutfaktan çay kek şenliğini salona taşımak isteyince, al sana curcuna. Ağlayan Vedat'ın sesini duyan annem ve Nuran teyze, türk filmlerindeki polislerden daha çabuk yetiştiler yanımıza. 'yine naptın' sorusuna verebileceğim tek cevap, annesinin 5 kuruş için babasına vermek zorunda olduğu gerçeğini Vedat'a öğrettim demektense,- Nuran teyzenin meraklı bekleyişini uzatmamak gerektiğinin bilincinde- yok anne vallaha birşey yapmadım, senin annen de mi ev hanımı diye sordum demekle yetinmem, ikiyüzlü bir pezevenk olacağım gerçeğinin 7 yaşında suratıma okkalı bir yumruk gibi inmesini sağladı.

Ergenliğime mahallediki kızları parmaklamaya çalışarak girmeye başladığımı hatırladığım gün, babamın silahıyla intahar etmeye çalışmam; aşırı duygusal olduğum izlenimi yarattığım anneme, babamım, 'hanım bu yaştaki çocuğa pedegog ne yapsın, ver bunu benim yanıma da adam edeyim' sözlerini duymam ve silkimmemle aynı ana tekabül etmekte.

İyi bir üniversite eğitimi almamama rağmen, iyi yerlerde olduğumu, talihin cilveli bir oyunu gibi varsayan Vedat, an itibariyle 5 kuruşluk ev hanımı olan annesinin dizinin dibinde bekleyerek, kıskançlık naraları atarak ve de 5 kuruşun 3 kuruşunu annesinden dilenerek geçirmekte ki, bu, aslına bakarsanız annesinin Vedat'ı kucaktan indirmemesinden kaynaklanıyormuş. Bakınız annem bir konuşmasında ' Vedat'ta koca çocuk oldu bir iş bulamadı Naci. Acaba yanına mı alsan' kelimesinde gizli.  Naci ki kendisi babam olur, özenmişimdir her zaman yapılan ortalara gelişine vuruşunu, 'siktirsin sümsük bebe, adam olsun da 3 kuruşa annesine avuç açmasın'. İlk defa o vakit evin içinde bağırmıştım vurdu ve gol oldu diye.


İçten gelen-25

Biz her zaman baba ve oğul olacağız. Yağmur çamur demeden. Toz toprak demeden. Kuru ıslak demeden. Sisli karlı demeden. İyi kötü demeden. Geçmişin her daim içimizde bir yerlerde olduğunu bilerek, her zaman, hiçbir zaman demeden. Geleceğimiz ya da geçmişimiz olmadan. Her ölümle birlikte bir doğum olduğunu var saydığımız bu dünyada, biz her zaman baba ve oğul olacağız. Özlemlerle dolu her anı, kötüsü de dahil olmak üzere hatırlamanın vermiş olduğu söze binayen bileceğiz ki, biz her zaman baba ve oğul olacağız. Yanlışı ve doğrusunu kıyaslamanın gerek kalmayacağı bir dünyanın hayalinde, her zaman yan yana olacağız. Hatırlamanın adetten olmadığı, tebessümlerin belli günlere kalmadığı, tokalaşmanın ardından kucaklaşmanın keyfinin sürüldüğü zamanlar; biz her zaman baba ve oğul olacağız.
Gidişinin her anını yüreğimin en derin yerlerinde hissettiğim gün 5 mayıs. Üzgünüm.  hergün. Heran.