27.08.2012

İçten Gelen 11


Işık patlamış, çıkan dalgalar içine çekmek için gel gel yaparken; açtım gözlerimi kapatmak için gün sayan ben, nasıl olurda buradan kalk oraya geçleri kabul eder oldum bilmiyorum. Feci bir gürültünün sessizliğinde kendime geldim uzun bir aradan sonra, yalnız ve ancak bir o kadar kalabalık bir caddede yürürken; arkamdan gelen ayak seslerinin ona ait olduğunu anlamamak imkansızdı sanki. Rüzgarda dalgalanan saçlarının seslerini duyabilmek adına o kadar nazik yürümeye çalışıyordum ki; neredeyse ayaklarımın değil de, parmaklarımın ucunda, balet hesabı dönüyormuşum zanneden şahsiyetim, ‘oha lan o kadar da kasma’ diye bağırdı avazı çıktığı kadar, lakin içinden hem de yüzüme yüzüme…
Esen rüzgarın ruhumu titretmesini engellemek için yaptığım en mantıklı şey;fermuarımı çekmek, beni hayata yeniden bağlayan bir bok değil de neydi bilemiyorum!  Yağmuru hiç hesaba katmış mıydım mı ki diye de sormuşsam kendime, yağmur yokken, varmış gibi davranmak acaba neyin nesiyse; benim umurumda olmadığı çokta açıktı be… son gördüğümden bu yana güçlenmiş olan hava şartları-yıllardır dışarı çıkmadığım aklıma geldi de, old boy hesabı- beni derinden sarsmış ve fakat çaktırmamak için insanların yüzüne çürümüş domates misali bakarken yakalanmıştım. Dudaklarını kasıp gözlerini kısan insanların yüzünde ki iğrendim bakışı, içime işlemiş gibi yapar arkalarından ‘hadi lan mal’ diye bağırırken, caddede arkamdan gelen ses ile yeniden bağlandım caddenin sessiz çığlıklarına… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cem ben. arada sırada karalıyorum sadece.