27.05.2011

Keşfetmeye Değer Mi?-4

Devam ettik yol boyu cehennem demediği ama benim tam anlamıyla hayellerimde canlandırdığım cehennem ile bire bir olan yolda ilerlemeye.

-Evet Faruk, artık bir takım istekleri gün ışığına çıkarabilmek adına kısaca da olsa konuşmamız gerektiğinin bilincindesin...

-Ama sen, sen şuan kafanın içinde nasın oluyor da konuşabiliyorsun?

Bunu sormam gerçekten saçma ve bir o kadar da gereksiz değil de nedir acaba?

Hayır zaten birden bire arabanın içinde belirmesi ve elindeki küçük sopa ile yolu ikiye bölmesi, dahası beni kovalayanlardan kurtarmasını bizzat kendi ruhum ile görmeme rağmen neden hala inanamıyordum.Nasıl olur da hala kafamda bazı mantık çerçevelerinin vermiş olduğu sese kulak verip, gözümü açıp kapatarak, şimdi bunların hepsi hayel Faruk diyebiliyordum ki kendime...
Kabullenmek, evet bu kadar zor olabiliyormuş demek ki. Sizi cehennem sıcağına boğup, sizden bazı şeyler istemek için yanınızda beliren her hangi bir zebani olmadığından sanırım bunları anlaması zor olsa gerek.

-Benim seninle konuşabilmem için ağzımı açıp sana dişlerimi göstermeme, harflerin doğru düzgün telafuzu edebilmek içinde dilimi damak boşluğuna vurarak konuşmama ya da bir takım harfler için tıslar gibi dilimi dişlerimi vurdurmama gerek olmadığını söylememe gerek olduğunu bilmiyordum Faruk.
Ki sen aslında gayet zeki birini benziyorken neden hala bunları merak ediyorsun da, asıl seni neden ziyaret ettiğimi merak etmiyorsun acaba?

O kadar ilginç ve o kadar değişik bir ses tonu ile, başka bir yerden gelen-cehennem olduğuna inanmamak imkansız-bu zebaninin kafamın içinde bağırarak konuşması sanki beni sağır edecekmiş gibi hissettiriyordu.

Elimden geldiğince ne istediğini öğrenmeyi engellemek için uzatmayı düşünmüyor da değilim bu anlamsız kelimeler üzerine kurulmuş,ağzından çıkan her bir harfte korktuğum çirkin muhabbeti.-ki biz muhabbet dediğimiz de iki ya da daha fazla insan topluluğunun birbirleriyle yapmış olduğu hoş ya da sıkıcı konuşmalar dizisini anlarız-

-Ne istiyorsun benden?

Soruyu sorarken bana bakmayan zebani,sormam ile birlikte o kadar hızlı bir şekilde suratını çevirdi ki, o an yüzünün aktığını gördüğüme yemin edebilirim.
Suratında cevabı verecek olmanın pis sırıtışı,isteyeceği her ne ise onu alacak olmanın vermiş olduğu güven her halinden belli olan zebani, bana sadece tek bir kelimeden ibaret, beş harften oluşan,ve dünya üzerinde ki her kesin kaybetmemek için birbirleri ile balık istifi bir şekilde yaşamaya çalışmasının doğal kaynağı değil de neydi acaba...

Hayatım da iki kez bu şekilde frene abanmışımdır ama ikisinde de hiç bir işe yaramayan pedallara basarak, zaman kaybettiğimi anlamam sadece üç saniyemi aldı sanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cem ben. arada sırada karalıyorum sadece.