24.08.2011

Kadın, Erkek...

İlk defa tartışmamışlarda uzun sayılabilcek ilişkilerinde. Yorulmuşlardı belliydi, birbirlerini itiraf edemedikleri bu uzun ilişkide. Birbirlerinin arkadaşlarına,birbirleri hakkında atıp tutuyorlardı, ağırlıklı olarakta kadın çok fazla pişmanlık duyduğundan bahseder olmuştu. erkek ise daha ziyade samimi olduğunu düşündüğü arkadaşıyla paylaşıyordu kadının onu anlamadığını.kurtarabileceğini düşünerek anlatıyordu arkadaşına. belki de kurtarmak istemiyordu, kurtulmak istiyordu, en son ki telefon kavgasının akabinde. arkadaşı elinden geldiğince alttan alsa da, kadının arkadaşı, ağzına gelen her şeyi kendi doğruları gibi lanse edip şişiriyordu kadını. kadın da alevlenmeye meyilliydi nedense. delicesine.

Şimdi kapıdan girse dedi birden erkek, alır karşıma anlatırım olamayacağını, birbirlerinin ruh eşinin olmadığını.

Şimdi beni arasa dedi kadın, telefonu açmam,açsam da olmayacağını, hayatımda daha fazla sana yer ayıramayacağımı söylerim dedi, arkadaşına.

Uzun bir zaman dilimi geçmeden erkeği merak etmeye başladı kadın.

Çıkıp gidip görmeliydi. neredeydi, kiminle neler konuşuyordu, herkese bittiğini mi söylüyordu, yoksa bitmediğini mi!

Dayanamadı daha fazla, yanında onu şişirmeye çalışan sıradan bir kız arkadaşına, hafifte olsa sesini yükselterek karşılık verebildikten sonra, yakın olan erkeğin evine gitmek üzre fortmantodan aldığı siyah deri çeketini giydi, siyah ama ince olan bir kumaş parçasını atkıya benzeterek doladı boynuna. Ayağına siyah converslerini giydi ama, o kadar hızlı davranıyordu ki bağcıkları bağlamayı unuttuğunu erkeğin kapısını çaldığında fark edebildi anca.

Kapıdan çıkmadan son bir kez girişteki ayna da saçını başını düzelten kadın, kot pantolan giydiğine özellikle siyah deri ceketin altına mavi kot pantalonunu giydiğine pek bir memnun olmuştu. sanki ona ne kadar güzel olduğunu göstermek ister gibi bir duygunun içine girmişti istemeden de olsa.

Evden çıktığında boynunu sardığına sevindi sert esen gece rüzgarını yüzünün her kıvrımında hissettiğine de kadın. ellerini çeketinin cebine koydu. yine de ısınamadığını fark etmesi on saniyesini bile almamıştı ki, ellerini ordan çıkartıp erkeklerin yaptığı gibi kotunun cebine koydu. daha sonra lanet etti kadın kotlarının cebinin kısa olmasına. kendi kendine söylendi, bu kotları yaparken bizim ceblerine sadece bozuk paradan başka şeyler koyabileceğimizi neden düşünmüyorlar diye.

Biran unutmuştu soğunun etkisiyle, erkeğin onu nasıl karşılayacağını, ona ne diyeceğini, kapıda ona sarılacak mıydı yoksa kapıyı açıp içeriye gir der gibi arkasını dönüp, iki kişilik kanepede onun gelmesini mi bekleyecekti erkek.

Telaşlandı birden kadın. neden giden o oluyordu ki? asıl o, gelmeliydi.

Evde ona doğru gelmekte olan kadının ayak seslerini dahi duymayan erkek-evler bir birini çok yakındı ve sokaklar bomboştu- kendini farkında olmadan mutfakta buzdolabının kapağını açarken gördü. elini dolapta duran bir şişe efes e uzatan erkek bir yandan da açacak aramakla meşguldu.

Oda da onu bekleyen arkadaşına açacak nerde diye bağırırken çaldı, kulağı tırmalayan zil sesi.

O anda anladı erkek içene doğan huzursuzlukla, kapıda zile ısrarla basan kişi kesinlikle bir tantunici, pizzacı ya da karşı komşu değildi.

Gelen kesinlikle kadın olmalıydı. kavga etmeye, bağırmaya, çağırmaya , içini anlamsız kelimeler dizisinden oluşan, manyakça cümleler eşliğinde dökmeye gelmişti kadın.

Korkarak kapıya yönelde erkek. görmek istediği en son kişi kadındı. duymak istediği tek ses karşı komşunun şeker, kahve ,tuz gibi şeylerden oluşan bir istek cümlesinden oluşan tatlı bir iyi akşamlar sonrasında, kurulan bir cümleydi sadece.

Kim o dedi erkek, sessiz tiz bir sesle, korkarak.

Benim dedi kadın kendinden emin, haklı olduğunu düşünerek.

Erkeğin arkadaşı kalktı iki kişilik koltuktan, odasına geçmek adına arkasına bakmadan.

Kapıyı actı ve merdivenlerden gelen ayak seslerini dinledi erkek. her adım biraz daha daraltıyordu içini, daha bir kararıyordu dünya.

Halbu ki böyle hissetmemesi gerekiyordu erkeğin, mutlu olmalıydı kadını göreceği için.

Neden geldi ki kadın dedii, hemen kendine erkek.

Erkeği gören kadın, neden geldim ki dedi kendine.

Dönmek istedi kadın erkeği görünce merdivenlerden son turu tam dönmeden.

Dönmesini istedi erek, kadının merdivenlerden son turu dönmesinden önce.

Merhaba dedi erkek, kapıyı açmadan önce kim o dediği cılız sesiyle.

Merhaba dedi kadın, gelmek istemediğini, gelmesinin tamamen yanlış olduğunu düşünen bir ses ile.

Olan olmuştu. girmişti kadın içeri, erkek kapıdan almıştı kızın ayakkabılarını.

Odaya girdiğinde kadın ayaktaydı, oturmamıştı iki kişilik oda da ki tek kanepeye. Camın karşısında sırtı odaya dönük bir şekilde duruyordu kadın.

Erkek, kadını camın önünde görünce gülümsedi biran. Ama komik geldiği için, mutlu olduğundan değil.

Kadının elinde sadece bir kadeh viski eksik diye düşündü birden erkek.

Erkek, hoş geldin dedi yine aynı cılız ve güçsüz düşünülebilecek ses tonuyla.

Kadın, kararlı bir ses tonuyla kavga etmek için geldiğini belli edercesine, hızlı bir dönüş yaparak erkeğin suratına, gözlerine nişan alarak hoş bul-duk, dedi. üstüne bastırırcasını bir daha tekrar etti. hoş-bul-duk.

Erkek, oturdu kolduğa-çift kişilik kanepe- ve kıza da oturmasını ima etti başını hafif sağa doğru eğerek.

Kadın, böyle iyi dedi. tartışmada ezmek isteyen taraf olduğunu belli ederek.

Neden dedi kadın, neden beni anlamamak için ısrar ediyorsun?

Nasıl yani dedi erkek. nasıl anlamamak, neyi anlamamak?

Kadın, bizim farklı insanlar olduğumuzu?

Neden konuya böyle girmişti diye düşündü erkek.

Ne demek istiyorsun? Konumuz bu mu dedi, erkek.

Evet dedi kadın, ilişkimizin başında beri konu da problem de bu dedi kadın, kendinden emin bir ses tonuyla.

Peki bunu ne zamandır düşünüyorsun? dedi erkek.

Seninle ilk seviştiğimiz geceden beri, elimi tutup caddelerde salak salak dolaştığımız ilk andan beri, ilk çay içtiğimiz, ilk birayı içip sarhoş olduğun, yanımdayken ilk gördüğün kıza baktığın...

Bir dakika bir dakika dedi erkek. Sen neyden bahsediyorsun ne kızı ne bakması. sen...

Evet evet hadi inkar et dedi kadın birden bire bağırarak.

Şaşırmıştı erkek. Kimseye bakmadığından emindi, bu bir suçlamaydı, bu işleri daha kolay üstüne yıkmak için kızın düşündüğü bir suçlamaydı belli ki. Ama izin veremezdi erkek. kabul edemezdi. bu kadar da saçma olmamalıydı ayrılmak istemesinin sebebi. bu kadar da yalan olmamalıydı.

Devam edemedi kadın. erkeğin suratında ki hayal kırıklığını gördükten sonra, bıraktı konuşmayı, sarılmak istedi ağır ağır suçlarken, öpmek istedi dudaklarından saatlerce.

Erkek biran önce bitirsede siktirip gitse dedi içinden. Korkmuyordu artık. suçlamalar yalandı. Kız onu hiç sevmemişti, değer vermemişti. Eğer, eğer sevseydi, biraz da olsa değer verseydi sadece onun yanında değil, her hangi biran bile başkasına bakmadığını bilebilirdi.

Masa da ki boş pepsi kutusuna bakıp, onu ayağının altında ezip daha sonra onunla yürüdüğü günler aklına geldi erkeğin birden. Çok küçüktü, sokakta kısa shortlar ile bütün gün lek oynadığı günlerdi. Misket ya da çelik çomak günleri de olabilirdi.

Kadın ağlamaya başlamıştı birden bire.

Erkek sesi duyunca alevli giden bir suçlamanın ortasında olduğunu anladı, elinde ki açılmamış şişe birasıyla.

İrkildi erkek, kendine gelebilmek adına.

Nereye bağlayacaktı kız bu ağlamasını.Hep ağlardı ve her seferinde göz yaşlarından oluşan o sandala binerdi kız. Erkekte koca korsan gemisinin siyah bayraklarını indirip, kızın çekmiş olduğu beyaz bayraklara karşı, beyaz bayraklarını çekerdi.

Farkında bile olmadan.

Kadın, seni seviyorum dedi.

Erkek, arkasında ki duvara baktı birden. Nedense anlamamıştı hiç birşey.

Erkek yoruldum ben dedi.Televizyonda power türk dönerken, sessiz sedasız. Arka fonda tanımadığı bir kadının cırtlak olabileceği bir ses eşliğinde iğrenç bir şarkı çalınıyordu kesin.

Eli kumandaya gider gibi oldu, kadın erkeğe sarılırken erkeğin.Duymak istedi birden cırtlak bile olsa o sesi. Daha kötü bir ses olmazdı. ağlayan kadın sesinden, nasılsa diye düşündü erkek.

Erkek, dayanamadı daha fazla ve itti kadını üzerinden. gitmelisin dedi. ağzına kadar dolu olan sigara paketinin bir tanesini çıkarmaya çalışırken.

Kadın anladı gitmesi gerektiğini o an. gözyaşlarının bir işe artık yaramadığını anladığı gibi.

Kadın yöneldi kapıya, ayakkabılarını bu sefer bağlamayı unutmaması gerektiğinin bilincinde.

Erkek, bakmıyordu bile arkasından hala televizyonda dönen klibi anlamaya çalışırken.

Kadın açtı kapıyı ardına kadar. Oyalanıyordu bariz kapının önünde, gelip gitme demesi için.

Erkek bitirmişti artık herşeyi, daha kadın kapıdan çıkmadan kafasında.

Pover türk de birden Orhan GENCEBAY çalmaya başladı-Ali LİDAR'a- sevgilerle....









1 yorum:

cem ben. arada sırada karalıyorum sadece.