Ne istiyorsan yaparım dememek için her dakikayı gözden geçirmekte tabi ki de geçikmiştim. Biliyordu ve istiyordu.
-Neymiş o beş harften oluşan ve benden isteyeceğin şey?
Göz göze bakışmamız sanırım üç ila beş yüz yıl kadar sürdü ki, ben geçmişte bir yerlerde yapmış olduğum hatanın ne olduğunu düşünürken, bana
-‘Burada mısın’? , Diye sorduğun da annemim göğüslerinden hala süt içtiğim günlerde gezinmekteydim. O kadar geçmişe gitmiştim ki, benim bu iğrenç yaratıkla nasıl bir ilişkimin olduğunu anlayabilmem için anlatamam.
Stabil bir hızla, nevrotik bir şekilde araba kullanırken, birden bire arabanın artık çalışmadığını ve ağır ağır yavaşladığını anca parmaklarını şaklattığında fark edebildim.
-Merak etme, tüm dikkatini bu konuşmaya verebilmen için ben durduruyorum arabayı...
-Benden ne istiyorsun?, diye bağırmaya başladığımda, çıkardığım ses canını sıkmış olucak ki, elini yüzümün etrafında okuspokus yapar gibi gezdirdi. Ben hala bağırdığımdan eminim, ama kendimi duyamadığımın da bilinciyle artık çenemi kapatmıştım. Sadece onun gözlerinin içine bakmaktan başka hiçbirşey gelmiyordu elimden, yol kenarında beklemekte olan aracın içinde. Bana bir şeyler söylemek-benden bir şeyler istemek- üzere olduğu her halinden belli olan yaratık sonunda dayanamayıp baklayı ağzından çıkartan küçük çocuklar gibi, ruhun diye bağırdı gözlerimin içine bakarak.
- Ruhum?
-Evet, bana ruhunu vereceksin.
- Ama neden, ben sana ne yaptım? Derken sadece ağlıyordum.
- Uzun zaman önceydi dedi yaratık.
-Ne?
Acaba neydi uzun zaman önce olan ve beni, ona borçlu kıldığını düşündüren olaylar dizi demeden de alamdım kendimi. Ne yapmıştım, nasıl yapmıştım bilmiyorum ama bu yaşta bir insan nasıl olur da bir yaratığa ruhunun sözünü verebilirdi. Aklım durmuş, hiç bir şey düşünemiyordum. Çok hızlı bir beyin fırtınası yaşamaya başladım. Zihnimde açılan her kapıdan hızlı bir şekilde girip çıkıyordum. Hatırlamaya ve bir çözüm yolu bulmaya çalışıyordum. O kadar çaresizce düşünüyordum ki kesinlikle mimiklerimden bir şeyleri anlamaya çalıştığımın farkındaydı. Kendimi tutamayıp direksiyona bu da değil diye vurmaya başladığım anlarda yüzünde ki sırıtma tavan yapmıştı. Bana yardımcı olmak yerine beni izlemek daha keyifliydi kesinlikle.
Beni keşfetmeye çalışıyordu, bütün benliğimi, zihnimin her kıvrımın.
Yardım etmeyecekti uzunca bir süre daha belliydi, benim bulmamı ve bulurken de ne kadar terlediğimi görmek istiyordu. Tahtaya kaldırılmış bir öğrencinin, matematik problemini çözemezken ne kadar komik bir durum içerisinde göründüğünü izlemekten keyif alan bir öğretmen gibi bekliyordu sadece yanımda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cem ben. arada sırada karalıyorum sadece.