19.04.2012

05:00

Marlboro'sından bir nefes daha çektikten sonra, gerçekten yapmalı mıyım diye düşüncesine uzun bir süre dalmıştı ki merdivenlerden gelen kız kahkalarıyla kendine geldi. Nerede olduğunu hatırladı ve geçmişine şöyle bir göz attı. Çok katlı olmayan, kapısının önünde çok fazla park alanı olmayan- ki arabası da yoktu- sokak direklerinin hala kaldırımlara çekilmediği-yol ortasında durduğu- sıkış tepiş binaların olduğu balkonsuz evlerin her hangi bir tanesinde oturduğunu fark ettiğinde birkez daha neden bu kadar zaman beklediğini anlamaya çalıştı.

Saati 01:04 ü göstermekteydi. Ne çok geçti ne de çok erken. Kumandaya uzandı ve kanallar arasında gezinmeye başladı. Susamıştı. Kanallardan umudunu kestikten sonra bir bardak su içebilmek adına mutfağa yöneldi. Damacananın dibinde kalan suyu içebilmek için kafasına takılı olan pompayı çıkarmak zorunda kaldı. Yine şanssız olduğu aklına geldi. Bir cuma günü-ki hatırlamıyordu- su pompasını cuma namazından çıktıktan sonra almıştı. 'Nereden bilebirdim pompanın borusunun sahip olduğum damacananın boyutuna göre kısa olduğunu' dedi. Söylene söylene son bardak suyu da tükettikten sonra düşünceler aleminin içinde yuvarlanmaya başladı. Kendine bir saati çoktan belirlemişti. 05:00 da bu sıkıntıların hepsine son vermek için gereken şartların hepsini yerine getirecekti.

Çok değil üzerinden tamı tamına 17 yıl geçmişti. Unutmak için beklediği koca 17 yıl.
Farkına vardığında, çokta değilmiş dediği 17 yıl. Elinde olan herşeyi bir çırpıda, düşünmeden, hayır demeden, ağlamadan, sızlanmadan, geriye bile bakmadan kesinlikle verebilirdi. Her geçen gün içinde yaşattığı acıyı dindirmek adına yapılamayacak bir şey değildi artık. Arkasına yaslandı, bitmiş olan sigarasını söndürmesi gerekmediğinin farkına varmasıyla hafif bir tebessümüm yayılan yüzünü, perdeleri sonuna kadar açık olan ve önünde, işte buradayım diyen, tamamen lüzümsuz olduğunu düşündüğü evinin camında gördü. Uzun zamandır kendi gülümsemesini görmediğini fark etmesiyle eş zamanlı bir hızla kalktı ve ondan yadigar kalan emanetini almak için yatak odasına fırladı. Gülümsemesi sanki 17 yıldır aklına gelmeyen gerçekleri ona hatırlatmakla yetinmedi, hazırlıkları tamamlaması gerektiği gerçeğinin de tokat gibi inmesine sebep oldu. Bulmaya çalıştığı emaneti nereye koyduğunu çok iyi bilmesine rağmen bütün çekmeceleri yatağının üzerine boşaltmasına bir anlam verememişti.

Çok değil zaten 5 çekmeceli olan dolabında sadece 3 dakika oyalandıktan sonra mendil içerisine sarılı olan parabellum buradayım der gibi bağırmaktaydı, karanlıkta yüzüne fener tutulmuş olan bir tavşan gibi. Hızlı ama bir o kadar yavaş, korkak ama bir o kadar da cesaretli bir şekilde salonuna getirdiği parabellumu, dünyanın en büyük kablumbağasının üstünde taşımakta zorlandığı kabuğuna benzettiği sehpasının üzerine özenle yerleştirdikten sonra arkasına yaslandı, ümitle bakan gözlerle kanalları gezmeye başladı. Yorgunluğu bacaklarından başlayan ağrıların ceviz şeklinde ki beynine sıçramasından belliydi.

Ne kadar oturduğunu tahmin edemediği zaman dilimlerinden bir tanesinde, saati öğrenebilmek adına Sultan Ahmet'in bahçesinde sabahtan akşama kadar dilenmeyi iş edinmiş ablaların Allah rızası dediği gibi, saatine uzaktan saatin kaç olduğunu sordu. Son tekini içmek için paketten sigarasını çıkaran, yeni sigaraya başlamış, panikle tekel bayii arayan geçler gibi göz bebekleri büyüdü. Saat iyice yaklaşmıştı.

04:56...

Zamanın nasıl geçtiğini unutmasıyla sinirleri iyice kontrolden çıkmış, eli ve ayağına söz dinletemediğini anlamasıyla geçiktiğinin farkına varmıştı. Hemen devası sehpasının üzerinde mendile sarılı duran parabellumu 70 voltluk sarı ışık altında, kınından dünyanın en keskin kamasını çıkartır edalarında çıkartmış ve içinde belki de parabellumdan daha değerli olabileceğini düşündüğü- kurşunsuz hiçbir işe yaramayacağından ki satmayı düşünmediğinden- kalibresini bile tam olarak bilemeyeceği mermileri kontrol etti. Derin bir nefes altıktan sonra parabellumun ağzına verdiği mermiyi düşünmeye başladı. 9*19 mm olan mermiler aslında zamanında Almanların daha az geri tepme olsun diye ürettikleri özel bir mermiydi.

05:00

Şakağına dayadığı parabellumu ateşledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cem ben. arada sırada karalıyorum sadece.