Koyu, siyah gözlerinde onun:
Karanlık bir gündüz gibi doğan eşi:
Ulu bir gürz gibi eser sözlerinde...
Bu adam: bugün yirmisine girmiştir...
belki gecelerin yüzde onunu
bir Sirkeci hanının pis bir odasında,
milyarda milyonunu bir randevu apartmanının
temiz bir karyolasında geçirmiştir...
Diğer geceler:
kıllı, kalın bacaklarına çekerek çizmelerini,
akşamcı yıldızlar gibi karanlıklar ardınca düşüp kaldırım taşlarına,
görür ki:
her sokak bir caddeye boşalır.
her dik yokuş hızını, keskin bir inişte alır...
Eski, yırtık ceketinin yağlı yenlerine silerek terini,
engin bir deniz ufkuna dalar gibi dalar
genç kadın başlarına,
bilir ki:
her erkek bir kadına boşalır...
Fakat:
her yiğit el kızını,
düşündüğünde değil işte alır...
Koyu, siyah gözlerinde
onun:
karanlık bir gündüz gibi doğan eşi:
Ulu bir gürz gibi eser sözlerinde...
Bazan yürümekten bunalarak,
oturup yassı, geniş bir taşa karanlıklarla başbaşa kalarak
ince,
uzun parmaklarıyla tarar karanlık saçlarını...
Bazan bir çılgın gibi arar
başı bulutlarla öpüşen çınar ağaçlarını...
İster ki binip eğri, yüksek bir dalına baksın
aksi sulara düşen uzamış sakalına...
Koyu, siyah gözlerinde onun,
karanlık bir gündüz gibi doğan eşi:
Ulu bir gürz gibi eser sözlerinde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
cem ben. arada sırada karalıyorum sadece.