18.12.2013

İçten Gelen-23

İçeri girip etrafa bakınmak sadece bir  dakikamı alması gerekirken en az on dakikamı almaştı. Bir antilobun peşinden saatlerce koşturan dişi aslanın yakaladıktan sonra yavruları ile yaptığı ziyafetse ,belki sadece beş dakikaya tekabül eden şu dünya da, neden bu denli yavaş bakındığımın habercisi , olsa olsa rahatlık olurdu. Kimileri, bazen, hızlıca turlayabildikleri atmosferde, etraftaki olup bitene benden fazla hakim olabilirlerdi. Aradığım eğer hiç kimse ise, hiçbir yerde bul(a)mamak için hiç birşey yapmadığımı anlamam kısa bir etraf süzmekten geçmekte ki, bunu öğreneli yaklaşık 29 yıl olmuştu. Dünyanın günah metropollerinde prens olarak dünyaya gelmişken, tombala da ilk çinkoyu yapmış bir aceminin feryadını kapıdan girdiğimde suratımın ortasında hissetmem, asıl benin arandığım bir yere geldiğimin hafiften belirtisiydi.
Bu zamana kadar kaçmak değimini koşmak ile karıştıran ben, sağ ayağımı dizimden hafif kırıp solun önüne koyup, yerden yaklaşık beş santim kaldırdıktan sonra, kollarımı öne yatmış vücudumun soluna destekleyip almış olduğum koşu pozisyonunda kapıya yönelmeli yoksa 'merhaba' mı demeliyim bilemezken 'gelsene' diyen sese yönelmiştim bile.
Yalnızlığını, bandırıp bandırıp çıkarttığı kadehte arayanlara inat, bara en yakın taburede aramaya başlayalı çok olmamışken, 'merhaba' dediğimde anladım aslında, hakikat benim ona olan ihtiyacımdı besbelli.
Klasik sohbetin önüne geçmeden 'nasılsın' ile başlayan biz, son yudum suyunu çölde nerede olduğunu bilmeden tüketen bir bedevinin çekmiş olduğu ızdırap dolu dakikalar ile aynıydı sanki.
Konuşurken, aklımın her hangi bir noktasına hitap etmediğini anladığımda, çişim geldi bahanesini, en son ilk okul birinci sınıfta beni tahtaya kaldıran öğretmenime 'ali ata bak' cümlesini okuyamadığımda bahane olarak sunmuş, 'bunu elbet söyleyeceksin, ha şimdi ha sonra' cevabını almıştım. Umarım ilk okul çağıma geri dönmemişimdir diye aklımdan geçirirken, Bizans Sultanı olarak nenden dünyaya gelmediğimi anlamam Muhammed Ali'nin sağ kroşesi gibi burnumun üstünde patlamıştı. Gerçekten de gelen çişimin beni rahatsız ettiği kararını orta okulda almaya başladığımda, 'anne çişim var' kelimesi  keşke ilk okul döneminde öğretilse demiştim.
Bunca zamandır nerede olduğunu düşündüğüm muhabbet kralının, ben yokmuşum gibi diğer bütün masalarda gezindiğini görmem, Serengeti'nin ortasından yol geçecek haberlerine üzüldüğüm kadar beni üzmese de, üzmüştü.
Hep başka baharlara kalmayacağını bildiğim muhabbetten kurtulmak için yapabileceğim pek bir şey yokken, müzik kutusundan çalmaya başlayan 'The Last Shadow Puppets-My Mistakes Were Made For You' nerede, ve kim, ve kimlerle olduğumu hatırlatmış, bir dikişte bitirdiğim bardağımı havaya kaldırıp 'doldur' diye bağırmama sebep olmuştu.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

cem ben. arada sırada karalıyorum sadece.