6.08.2011

Yazı-D.T'a Hitaben -

yazmak için-her hangi bir harf bile- boş zamandan ziyade konuya, ortama-loş ışıktan oluşan bir ortam değil tabi ki de-, boş kafaya ihtiyaç olduğunu düşünürseniz aldanmış olmazsınız kesinlikl

Yorgun olmamak gerekiyor birde.okumak gerekiyor,bilmek gerekiyor kesinlikle.yürümek-yalnız- hissetmek-birlikte-, koşmak gerekiyor hemde çok hızlı bir şekilde.arkanı dayamak gerekiyor belkide, iki kişilik pis bir koltukta, boş bir salonda, koli kokusu olması gerekiyor belkide. yerde bir kaç tane minder olması gerekiyor belkide.

belki de bu minderler pis bir kilimin üzerinde kirlenmesinler diye yere konmamış ve pis olan kilim sayesinde minderlerin kirlenmediğini düşünmesi gerekiyor ev arkadaşının. belki de salonun ortasında bir tabure ve üzerinde osman-kaktüs- olması gerekiyor. oturduğun o pis ama iki kişişlik pis olan koltuğun arkasında iki tane hole serilmeyi bekleyen yeterince pis olan halı olması gerekiyor. en ince ve uzunundan olan hol halıları.

puzzel ını belki de perdelerle dolu olan bir kolinin üzerine koyman gerekebilir.yazmak için.televizyonu da yere.üstünde internet ışıklarının karmaşık bir şekilde yanıp sönen modemin olması da cabası olmalı her halde.dijitürk çanağının olması ki belki de salonda olması gerekiyor ama televizyon yanında duvara rastlanmış bir şekilde. belki de kavga etmiş olmalısın telefonda ya da tartışmış işte. anlamaya ve anlatmaya çalışmak her ayrıntısını yaşananların. belki anlamamak gerekiyor yazabilmek için.ya da anlatamamak. belki yolda eve doğru yürürken selam vermemek için kafanı çevirmek gerekiyor birilerine.belki yerle bir olmak... ABD bombardımanından çıkmış bir IRAK gibi hissetmek gerekiyor yazmak için. karşı apartmanda tavla oynayan bir kızın gülüşünü duyup ''ya ağzınızla oynamasanıza a.q'um oyununu'' demek gerekiyor yazmak için gecenin her hangi bir saatinde. belki de müdürünün işten atılması, evi temizlemek için annenin gelmek istemesi belki de daha fazlası gerekiyor yazmak için.

televizyonda ki doktorlar dizisini bu saatte Show da yayınlayan zihniyete küfretmek delicesine belki de yazmak isteğini tetikleyen bir durumdur.belki de duvara dayalı 4 ayağı da kırık olan bir sehpaya sahip olmak bu isteği hareketlendiren. belki de karyolanı merdivenlerden çıkaramayıp merdiven altına dayamak bu isteği hareketlendiren, belki de yatağının artık karyolasız kalıp tam anlamıyla bir yer yatağı olması.

Ya da yarın sabah erkenden kalkıp son bir toplantı yapacağını düşünmek, yazmaya sebep oluyor olabilir yılların müdürüyle.belki de dış kapıdan çıktığında otamatın sana yakın olan lanbasının patlamış olmasından dolayı anahtar deliğini görememek yazma isteğini arttırabilir.

Doğalgazın olmaması ve bu sıcak havada terleyip doya doya evinde duşa girememek belki de yaz dedirtiyordur beynine.

Belki de burda yazdıklarımı okuyan birisinin neden benimle paylaşmıyorsun demesi yazdırtıyordur insana.

Başka zaman- gün içinde- bu yazdıklarını hatırlayamamak yazdırtıyordur belki de insana.

1 yorum:

  1. Tesirsiz Parçalar 28..

    Ortada kocaman bir sıkıntı vardı. Yaklaşık iki saattir tek kelime konuşmamışlardı ve iki gün daha konuşmamaları için gereken bütün koşullar oluşmuştu. Adam canı sıkılan bir adamın canının sıkıntısını belli edebileceği her şeyi yaptı. Amaçsızca salonda dolaştı, telefonu alıp hiç gelmemiş mesajları sildi. Bir ara viledayı kavrayıp mutfağın fayanslarını silmeye girişti, ama çok kısa süre sonra viledanın sapını bacaklarının arasından geçirip uçan süpürge muamelesi yaptığını farkedince süratle bundan vazgeçti. Üst üste sigara yaktı, hiçbirini sonuna kadar içmedi. Galiba sigara içmekten çok sigara yakmak istiyordu canı. Sonra eline bir kitap aldı. Ama yaklaşık yirmi dakikadır önsözü okuyordu ve bunun da can sıkıntısını gidermeyeceği çok ortadaydı.. Bütün bu süre boyunca kadın sadece ojeleriyle ilgilendi. Tırnaklarına Rönesans dönemi kilise freski özeni göstererek yavaş ve dairesel hareketlerle saatlerce oje sürdü. Güneş batmak üzereydi. Adam balkona çıktı. Betona bağdaş kurup sözlerini bilmediği eski bir Deep Purple şarkısı mırıldanmaya başladı. Tam o sırada içerden kadının sesi geldi.
    Kadın : Çay içer misin ?
    Adam : İçerim.
    Kadın : Film de almıştım gelirken izleyelim mi?
    Adam : Olur.
    Anlaşılan, oje seramonisi bitmişti. Adamın canı hala çok sıkılıyordu. Çay içmek istemiyordu aslında, film izlemek de istemiyordu. Ama böyle şeyler söylenmezdi. Sabaha kadar balkonda oturup bilmediği dillerde sözlerini bilmediği şarkılar mırıldanıp peş peşe sigara yakmak dışında hiçbir şey istemiyordu. Ama o kadar özgür değildi. Yavaşça doğruldu yerinden. Mutfakta kadınla göz göze geldiler. Kadın gülümsedi, adam karşılık verdi. Sonra çay suyu koydu kadın, adam da Dvd'yi açıp filmi yerleştirdi. Çay içip, film izlemeye başladılar. Sonra kadın usulca adama sokulup battaniye ile üzerlerini örttü. Başka zaman olsa muhtemelen sevişirlerdi. Ama ortada kocaman bir sıkıntı vardı ve kimsenin bunu dillendirmeye cesareti yoktu. Filmin ortalarına doğru kadının nefes alış ritmi standartlaştı ve adam onun uyuduğunu anladı. Uyandırmamak için azami çaba göstererek çekyattan ayrıldı. Kadın mırıldanarak ve adamdan kalan boşluğa gövdesini iyice yayarak uyumaya devam etti. Adam balkona çıktı. Betona bağdaş kurup biraz önce mırıldandığı ve sözlerini bilmediği Deep Purple şarkısını hatırlamaya çalıştı. Çok uğraştı ama bu kez melodiyi bile çıkartamadı. Olsun dedi kendi kendine, Orhan Gencebay'da olur...

    YanıtlaSil

cem ben. arada sırada karalıyorum sadece.